Çekim Gücü ve Yörüngesel Hareketler

Mucize İddiası: 
15- Hayır o sinenlere yemin ederim.
16- Akarak yuvalarına girenlere.
81-Tekvir Suresi 15-16  
Bu ayetlerin anlamlarını daha iyi anlamak için önce ayetlerde geçen kelimelerin Arapça anlamlarını inceleyelim. 15. ayette "sinenler" diye çevirdiğimiz kelimenin Arapça’sı "hunnes" tir. "Hunnes"e "akışın tersi, pusma, büzülme, sinme, gerilemek" anlamları verilmektedir. 16. ayette "yuvalarına girenlere" diye çevirdiğimiz deyim ise Arapça "kunnes"tir. "Kunnes"e "belli güzergah, yuvaya girme, hareket halindeki cismin yuvası" anlamları verilmektedir. 16. ayetteki "akış"ı ise "cereyan" kökünden türeyen "cariye" kelimesi karşılamaktadır.  
Çekim gücünün tarif edilmesi, matematiksel formüllerle ortaya konması ilk Isaac Newton(1642-1727)’a nasip olmuştur. Newton Evren’deki çekim yasasıyla Allah’ın her şeyi yarattığını, yıldızlara, Dünya’ya, Ay’a düzen koyduğunu açıklamış, insanların Dünya’nın üzerinde durmasının rastgele bir şekilde değil, fakat Allah’ın maddeye koyduğu çekim gücü sayesinde olduğunu göstermiştir.  
Kuran’da Allah’ın her şeyi bir ölçü ile yarattığı geçer. Herşeyin ölçü ile yaratıldığı iddiası evrene matematiğin hakim olması anlamına gelir. Çünkü ölçü konulan ölçülebilir, düzenlidir, matematiksel olarak ifade edilebilir. Newton, Kepler ve Galileo’nun çalışmalarını düzeltti, dakikleştirdi ve maddi Evren’in matematiksel olarak açıklanabileceği yönündeki kuşku ile yaklaşılan görüşü ispatladı. Fiziksel Evren’in ince ölçülerle yürüyen yasalarla işlediği böylece anlaşıldı.  
Bilim ancak 1700’lü yıllarda çekim gücünün önemini fark etmiştir. Allah Evren’deki yaratışlarında kullandığı çekim yasasına, kitabı Kuran-ı Kerim’de 600’lü yıllarda işaret etmiştir. Bu bölümün başında bahsettiğimiz ayetler incelenirse bu ayetlerin çekim gücüne, çekim ile hareket arasındaki dengeye işaret ettikleri anlaşılır. Gerek atomun çekirdeği, gerek gezegenlerin ortasındaki Güneş sinmiş, büzülmüş bir halde bulunmakta, atomdaki çekirdek elektronları, Güneş sistemindeki Güneş ise gezegenleri kendi içine çekerek onları da sindirmeye, büzdürmeye çalışmaktadır. Biz bu güce çekim, yerçekimi diyoruz. Merkezdeki sinmiş çekirdekler, Güneş’ler etraşarındaki elektronları, gezegenleri kendileriyle birleştirmek, bütünleştirmek isteyerek, onları da büzmeye, kendileri gibi sindirmeye yönelik kuvvet uygularlar. Böylelikle Tekvir suresi 15. ayette geçen "Hunnes" kelimesinin çekim gücünü ifade ettiği hiçbir zorlama yapılmadan anlaşılmaktadır.(Unutulmamalıdır ki Kuran’ın indiği dönemde insanlar yerçekiminin varlığından haberdar olmadıkları için terim olarak "yerçekimi" kelimesi yoktu. Kuran yerçekimini tarif için yerçekiminin fonksiyonu olan "Hunnes" [merkeze doğru çekilme, büzülme, sinme] kelimesini kullanıp bu güce dikkat çeker.)  
Atomun çekirdeğinin çekimine rağmen elektronlar çekirdeğe yapışmaz. Güneş’in çekimine rağmen de gezegenler Güneş’e yapışmaz. Elektronları çekirdeğe yapışmaktan, gezegenleri Güneş’e yapışmaktan kurtaran elektronların ve gezegenlerin hareketidir. Tekvir suresi 16. ayette geçen "cariye" kelimesi "akışı, hareketi" ifade eder ki çekimden kurtulmayı sağlayan unsuru ifade etmesi bakımından bu önemlidir. Galaksilerden atomlara kadar tüm yapılar çekim kuvvetine karşı hareketin merkezkaç kuvveti oluşturmasıyla var olabilmektedir.  
"Hunnes"e yani büzüşmeye, çekime yönelik kuvvete karşılık elektronlar, gezegenler çekirdeğe, Güneş’e yapışsalardı Evren’de ne bir gezegen, ne bir Güneş sistemi, ne yörüngeler, ne canlılık, ne de bu ihtişam var olurdu. "Cariye"ye göre yani "harekete, akışa" göre elektronlar, gezegenler Evren’e rastgele dağılsalar, çekimden (Hunnes’ten) tamamen kurtulsalardı, yine ne galaksiler, ne hayvanlar, ne bitkiler, ne renkler, ne de biz var olurduk. Bu iki ayrı oluşum sayesinde elektronlar kendi yuvalarında, yörüngelerinde, gezegenler kendi yuvalarında, yörüngelerinde hareket ederler. Bu yuvada olmayı da 16. ayetteki "Kunnes" kelimesi mucizevi bir şekilde ifade etmektedir. Kuran yerçekimindeki merkeze çekişi "Hunnes" kelimesiyle, bu çekimden kurtulmayı sağlayan hareket unsurunu "cereyan" kelimesiyle ve her iki unsur sayesinde oluşan yörüngede olmayı "Kunnes" kelimesiyle anlatır. Böylece Kuran, yerçekimiyle ilgili terminolojinin var olmadığı bir dönemde, yerçekimine bağlı oluşumları açıklamıştır.  
http://www.mucizeler.com/2011/03/cekim-gucu-ve-hareket/ 



Reddiyem:

Bir kere, bu ayetlerde yıldız kelimesi geçmez bile, sadece ayetlerin yorumları arasında, kastedilenin yıldızlar olabileceğine dair yorumlar da vardır. Yüzlerce şeyden bahsedilmiş olabilir ayetlerde, zira o tanımlara uyan yüzlerce şey vardır, ayetler bunlardan birini kast ediyor ama hangisi? İşte Kur’an böyle çelişkilerle doludur, Tanrı’nın böyle anlaşılamayacak ifadeler kullanması bana hiç normal gelmiyor. Ayetlerde kastedilenin ne olduğu bile belirsizken, mucizecilerin ayetleri yıldızlara yorup, üstüne bir de bilime yamamaya çalışmaları ahlaki değerlere hiç uymuyor. 

Hunnes’in çekilen bir şeyleri ifade ettiği doğru, anlamlarından biri tefsirlerde “geri çekilmek” olarak da açıklanmış (ki geri çekilmekten maksadın ne olduğu tefsirlerde açıklanmaktadır, çekim gücü ile en ufak bir alakası yoktur) ama bu “çekilmek” fiili etken midir yoksa edilgen mi? Bu çok önemli. Gezegenler Güneş tarafından mı çekilir, yoksa kendileri mi Güneş’e doğru hareket ederler? Elbette ki, Güneş onları kendine çeker. 

Dolayısıyla bu ayet çekim gücünden bahsediyor olamaz, zira ayete göre “geri çekilen” (ki bu kelimenin anlamlarından sadece birisidir) her ne ise, bir canlı gibi etken olarak kendisi geri çekiliyor, yani kendi hareketleriyle geride duruyor, geriye gidiyor, başka bir şey tarafından çekilmiyor. Örneğin “aslan fili yenemeyeceğini anlayınca geri çekildi” cümlesindeki “çekilmek” fiili etkendir, yani çekilmek işini yapan aslanın kendisidir. Fakat “yolu kapatan masa sağa çekildi” cümlesindeki “çekilmek” fiili edilgendir, zira masa harekete gelip de çekilmek fiilini kendi uygulayamaz, bu cümleden masanın başkaları tarafından sağa çekilip, yolun açıldığı anlaşılmaktadır. 

“Çekilen”in başka bir şey tarafından değil de kendi kendini çektiğini, etken olduğunu ayetten rahatlıkla anlayabiliyoruz, tefsirler de bu yönde:
Hz. Ali, Hasan-ı Basri, Katade, Bekr b. Abdullah ve İbn-i Zeyd bu âyetin yıldızlardan bahsettiğini söylemişler ve buna göre izahlarda bulunmuşlardır.  
Hz. Ali, âyette zikredilen varlıkların geceleyin seyreden ve gündüzleyin kaybolan yıldızlar olduğunu, Hasan-ı Basri, doğuya doğru seyreden, gündüzleri saklanarak geceleyin seyredip giden yıldızlar olduklarını, İbn-i Zeyd ise bunların, doğdukları yerden devamlı olarak geriye çekilen ve gündüzleri gizlenen yıldızlar olduklarını söylemişlerdir. 
Ayetlerde "Hunnes" ve "Künnes" kelimeleri zikredilmiştir. Bazıları "Hunnes"i "Gizlenen" bazıları "Seyreden" manalarıyla izah etmişlerdir "Kunnes" kelimesini ise bazıları "Gözlenen" bazıları "Açığa çıkan" bazıları "Yuvasına sığınan" şeklinde izah etmişlerdir.  
İbn-i Zeyd, "Hunnes"i "Geri çekilen" şeklinde izah etmiştir.  
Abdullah b. Mes´ud, Ebu Meysere, Cabir b. Zeyd, Mücahid, İbrahim en-Nehai bu âyetlerde zikredilen şeylerden maksadın "Yaban sığırları" olduklarını zikretmişlerdir. Bu izaha göre âyetin manası "Sinen, dönüp dolaşan sonra yuvasına sığınan vahşi sığırlara yemin olsun ki." şeklindedir.  
Abdullah b. Abbas, Said b. Cübeyr, Dehhak ve Mücahid´den nakledilen diğer bir görüşe göre bu âyetlerde zikredilen varlıklardan maksat, "Ceylanlardır. Buna göre âyetin manası: "Sinen, gezip dolaşan ve yavrularına sığınan ceylanlara yemin olsun ki." demektir.  
Taberi diyor ki:"Allah teala bu âyetlerde bazan kaybolan´bazan yürüyen bazen da yerine sığınan varlıklara yemin etmiştir. Bu varlıklar yıldızlar, yabani sığır ve ceylanlardan herhangi biri olabilir. Bu itibarla âyeti genel manada anlamak daha isabetli olur. Bu izaha göre âyetin manası şöyledir: "Ortadan kaybolanlara, seyredip gidenlere ve yuvalarına sığınanlara yemin olsun ki." (31)  
Yani ayetteki “geriye çekilen” ifadesinin manası “geriye hareket eden” demektir. Geriye doğru kendi hareket eder, başkası tarafından hareket ettirilmez. Oysa gezegenler Güneş’e doğru kendileri hareket etmezler, Güneş gezegenleri kendine çeker, kendine doğru hareket ettirir. Dolayısıyla mucizeciler burada Türkçe’mizin elastiki yapısından yararlanmaktadır, kelimeleri lastik gibi uzatıp, eğip-büküp mucize üretmeye çalışmaktadır, zira Türkçe’deki “çekilmek” fiili hem edilgen hem de etken bir yapıdadır. Anlayacağınız o ki bu ayetlerde de zamanın yanlış teorisi olan “dünya merkezli evren” modelini görmekteyiz.

Taberi’nin tefsirinde de gördüğümüz üzere ayetlerin yorumları arasında “ceyalan”lar, “sığır”lar bile var. Mucizeciler ayetlerde kastedilenin yıldızlar olduğunu hangi kesin bilgiye dayanarak söylüyorlar acaba? Yıldızlar yorumlar arasında var ama çekim gücüne yorulabilecek en ufak bir bilgi kırıntısı yok. Gece ortaya çıkıp sabah yok olan yıldızlara bile denilebiliyormuş bu kelimeler. Nerede çekim gücü?

Üstelik mucizecilerin iddia ettiği gibi ayetler çekim gücünden bahsetselerdi bile bu yine Kur’an’ın mucizesi olamazdı, çünkü çekim gücü fikrine Kur’an’dan çok önceki metinlerde rastlanır:  
Pisagor’dan iki yüzyıl önce, Kuzey Hindistan’daki filozoflar bu çekim gücünün güneş sistemini bir arada tuttuğunu anlamışlardı, ve bu durumda en büyük kütleye sahip olan güneşin merkezde bulunması gerekiyordu. Antik Yunan gökbilimcisi Samos’lu Aristarchus İ.Ö üçüncü yüzyılda bir güneş merkezli sistem ortaya koymuştu… (32)
Kitaptan alıntılara devam edelim:
Isaac Newton’dan yirmi dört yüzyıl önce Hintli Rig-Veda evreni bir arada tutan şeyin çekim kuvveti olduğunu yazmıştır.(33)
Sonuç:

• Ayetlerde yıldızlara ilişkin tek bir kelime geçmez, ayetlerin yıldızlardan bahsediyor olabileceği ayetlerin yorumlarında geçmektedir. Aynı şekilde ayetlerin yorumlarında “ceylan”lar, “sığır”lar bile vardır. Peki, bu yorumlardan hangisi doğrudur? Orası muamma. Bu nedenle ayetlerde çekim gücüne işaret olsaydı eğer, bu Kur’an’ın değil, ayetleri yorumlayanların mucizesi olurdu.

• Ayetlerde ifade edilen çekilen bir şeyler değil, hareket eden şeylerdir. Hunnes kelimesi geri çekilen, geri dönen gibi manalara gelmektedir. Etken bir fiildir, edilgen değil. Gezegenler ise Güneş tarafından çekildiği için, edilgen durumdadırlar, Güneş’e doğru kendileri hareket etmezler, Güneş onları kendine çeker, kendine doğru hareket ettirir. Bundan dolayı yıldız olarak yorumlansalar bile, ayetler bilimsel verilere uymamaktadır.

• Çekim gücü fikrine Kur’an’dan çok daha eski metinlerde rastlanabilmektedir, dolayısıyla eğer ayetler gerçekten çekim gücünden bahsetselerdi bile bu Kur’an’ın mucizesi olamazdı, o eski metinlerin mucizesi olurdu.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

31Taberi,Camiül Atyan Fi Tefsiril Kur'an,Tekvir Suresi,15-16. ayetlerin tefsiri.
32Dick Teresi,Kayıp Keşifler,s.9-10.
33Dick Teresi,Kayıp Keşifler,s.17.